27 Şubat 2019 Çarşamba

DEPO İÇERİSİNDE YERLEŞİM


Firmaların depolama için ayırdıkları alanların depolamaya uygun şekilde olması gerekmektedir, aksi takdirde ham madde girişleri, üretime geçiş alanı, iade alanı, sevkIyat alanı vb. alanların birbirlerine karışmasına neden olacaktır. 

Üretim firmaları için depo içi yerleşim genel hatları ile aşağıdaki şekilde olmalıdır,
* Ham maddenin depolanacağı alanın belirlenmesi gerekmektedir.  Ham maddelerin paket ölçüleri ve özelliklerine göre depolama alanının verimli bir şekilde kullanılması için raflar kullanılabilir.  Bu rafların birden çok özellikleri ve yerleşim şekilleri mevcuttur.  Örneğin sırt sırta raflar, dar koridor raf sistemleri, giydirme raf sistemleri, kayar raf sistemleri vb. gibi.

* Üretim girdisi olarak yardımcı mamul varsa yine yukarıdaki gibi malzemenin ölçü ve özelliklerine göre raf sistemleri kullanılabilmektedir.

Ham madde ve yardımcı mamullerin üretim hattına kolaylıkla verilebilmesi için çıkış alanının bulunması gerekmektedir.

* Üretime verilen malzemelerden kullanılmayan, yanlış verilen ya da üretim esnasında hasar oluşan ham madde, yardımcı mamullerin depoya iade edilmesi esnasında yine depo içerisinde üretimden iade olan malzemeler için bir alanın oluşturulması gerekmektedir. 

* Üretimi bitmiş mamullerin de depo içerisinde depolanacak ise yine bitmiş ürünlerin ölçü ve özelliklerine göre depolama alanının belirlenmesi gerekmektedir.

* Nihai ürünlerin planlanan tarih ve miktarlarda doğru sevkıyatların yapılabilmesi için depodan sevkıyat alanının belirlenmesi gerekmektedir.

Yukarıdaki maddelerin tek tek oluşturulabilmesi için öncelikle ne kadarlık ham madde ve yarı mamul miktarının depoya gireceğini, aylık ya da haftalık stok devir hızını, satış miktarını belirlemek gerekmektedir.  Bu bilgiler ışığında kullanılması planlanan depo alanının gerçekte yeterli olup olmayacağı ortaya çıkacaktır.  Belirlenen ihtiyaca göre depo alanının yetersiz olması durumunda dış kaynak kullanımı ile istenilen miktar ve mamul özelliklerine göre depo kiralaması yapılabilmektedir.  Ayrıca depo içerisinde kullanılacak ekipmanlar da yerleşim içerisinde önemli bir paya sahiptir.  Forklift, taşıyıcı, transpalet vb. ekipmanların özellikleri de depo içerisindeki yerleşimi etkilemektedir.

DEPO YÖNETİMİ


  Depo yönetimindeki amaç, deponun verimli ve etkin bir şekilde yönetilmesi, malzemelerin depolanması ve dağıtımının en hızlı bir şekilde yapılmasıdır.  Ayrıca istenilen diğer faaliyetler de aşağıdaki gibi sıralanmıştır.

 * Ham madde, yarı mamul/mamullerin en az yer kaplayacak şekilde konularak deponun verimli bir şekilde kullanılması,

 * Malzemelerin özelliklerine göre sınıflandırılması,

 * Belirli dönemlerdeki sayımlarının hızlı ve doğru bir şekilde yapılması,

 * Depo çalışanları için gerekli eğitimlerin verilmesi ile verimliliğin arttırılması,

 * Yazılım programlarından yararlanarak, envanter sayımlarını hızlı, doğru ve verimli bir şekilde yapılabilmesi,

 * Sevkıyatların doğru ve zamanında yapılmasına olanak sağlamasıdır.




DEPO NEDİR?


  Depolama ihtiyacı eski zamanlara dayanmaktadır.  İlk başlarda depolama amacı, temel gereksinim maddelerinin, olumsuz çevre koşullarından korunmasıydı.  Günümüzde pek çok miktarda tüketim malının üretilmesi ve satılmasıyla işletmeler, üretime giren ham madde, yarı mamul ve mamullerin veya üretimden çıkan yarı mamul ve ürünlerin sevk edilmesi sırasında bilgi eksikliklerinden doğabilecek zararları en aza indirmek istemektedirler. Bu nedenle bir adımın ve dakikanın dahi önemi artmaktadır.  Kalite sistemlerinin yaygınlaşması ve uygulamaya alınması ile depolama alanlarında da değişimler başlamıştır.

  Depolar genel olarak işletmeler için stok bulundurma ihtiyaçlarından dolayı zorunlu olarak ortaya çıkmışlardır.  Bu nedenle depo ve depolama işletmeler ve diğer tedarikçiler için zorunluluk haline gelmiştir.  İşletmeler açısından depo ve depolama faaliyetleri için belli bir yatırım ve işletme gideri olacaktır.  Piyasada rekabetçi olabilmek ve müşterilere hızlı bir şekilde hizmet erebilmek için ürünlerin hızlıca üretilip depolanması gerekmekte, aksi takdirde satış kaybı meydana gelecektir.

  İşletmelerin depolarında, müşteriden gelecek talepler ve tedarik süresindeki belirsizliklere karşı en az miktarda stok tutmalıdırlar.  Depolarda bulundurulması gereken en yüksek stok miktarı ise, deponun büyüklüğü ve gelecek siparişlerin miktarları ile doğru orantılıdır.  Depoların hacimleri, ekonomik açıdan makul seviyelerde ve en yüksek ihtiyacı karşılayabilir durumda olmalıdır.

  Depolar; tüm tedarik zinciri yönetimi içerisinde, malzemelerin ve ürünlerin, çeşitli ihtiyaçlara ve değişik dönemlere göre kullanılması ve korunması amacıyla istiflendiği yerlerdir.  Malzemelerin çeşitlerine göre tasarlanmış, farklı ölçülerde ve özelliklerde olan, açık ya da kapalı alandır.  Depo artık geleneksel yönetim anlayışından çıkarak tedarik zinciri yönetim anlayışı ile entegre edilmiş ve satışa destek olan yerler olarak nitelendirilmektedir.

  Depolar, malzemelerin akış noktası haline gelmiş ve firmalara 3PL servis sağlayıcıların da hizmetlerini sunmaları, işletmelere ilgili depolarda tuttukları stokları hakkında bilgi akışının sağlanmasına katkıda bulundukları, sevkıyatları geçekleştirdikleri, malzemeleri bir yerde toparlayıp gerekli dağıtımları yaparak klasik kullanım amaçlarını bırakıp çeşitliliğe ve verimliliğe doğru hareket ettikleri yerlerdir.

  Depolar, ham maddelerin, ürünlerin, malzemelerin tedarik edilmesinden, sevkıyatlarına kadar olan bütün faaliyetlerin sürekli ve düzenli olarak gerçekleştirilmesinde önemli rol oynarlar.  Böylece depolar, alıcı ile satıcı arasındaki bağlantıyı ürün istifleme, muhafaza etme, dağıtma gibi faaliyetler için önemli bir bağlantı noktasıdır.

Depolar; farklı amaçlar içinde kullanıldığından dolayı, ticaretin türüne göre ‘antrepo’, ‘dağıtım merkezi’, ‘silo’, ‘tank’, ‘ardiye’ vb. kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Ancak bunların her biri farklı anlamlar, farklı fiyatlama ve farklı çalışma şekillerine sahiptirler Depo kelimesi biraz daha genel bir kavramdır.  

Depolar, maliyet unsuru gibi görülseler de, üreticiler ve tüketiciler için ürünlerin bulunabilirliğini saplama konusunda önemli bir yere sahiptirler. İhtiyaca göre depoların maliyetleri de belirli oranlarda kısılabilmektedir.  Örneğin e-ticaret işi ile ilgilenen küçük bir firmanın büyük bir depo kiralaması yerine, büyük bir depo içerisinde ihtiyacına göre belli bir metrekare oranında kiralama yaparak depolama maliyetini düşürebilmektedir.

İşletmeler açısından depolar, ürünlerin temin süresini hızlı bir şekilde sağlayabilmek için büyük önem taşımaktadırlar. İşletmeler müşterilerine ürünlerinin bulunabilirlik oranını yükseltmek, hedeflenen hizmet ve kalite düzeyine ulaşabilmek için çeşitli bölgelerde, farklı kapasitelerde depo kullanmaktadırlar.

Lojistik hizmet sağlayıcılar açısından depo konusunu ele aldığımızda, kendi hizmetlerini etkin bir şekilde gerçekleştirmek için farklı bölgelerde depo hizmeti vermekte ya da depo kullanmaktadırlar.  Bu faaliyetleri de yerine getirebilmek için depolar, malzemelerin elleçlenmesi, yüklenmesi/boşaltılması, korunması, aktarma işlemlerinin yapılması amacıyla depolar tek veya çok katlı olabilirler.  

Eskiden depolarda, girdiler ve çıktılar genellikle elle tutulan notlar ile yürütülürdü.  Malzemelerin isimleri, lot/seri numaraları, markaları vb. özellikleri kağıtlara yazılarak paletlerin, paketlerin, makaraların, ambalajlarının üzerlerine yapıştırılır ve takip sağlanmaya çalışılırdı.  Bu durumda depoda olmayan bir malı var gösterirken, var olan bir malı da yok olarak gösterebilirdi.  İşletmeleri bu karışıklıklardan dolayı büyük zararlara uğrayabilirlerdi.  Bu durumları da önlemek için sürekli sayım yapılır ve boşa zaman harcanırdı.


Son yıllarda teknolojinin daha hızlı gelişmesi ile depolarda yazılım sistemleri daha yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı.  Bu yazılımlarla malzemelerin giriş/çıkış işlemleri, depo sayımları, stok takipleri daha hızlı, verimli ve doğru bilgiyi elde etme konusunda işletmelere kolaylıklar sağlamaya başladı.  Yazılım sistemleri aynı zamanda işletmelerin ya da lojistik hizmet sağlayıcıların kullandıkları ERP, MRP gibi yazılım sistemlerine entegre edilebilmektedir.  İşletmelerin günlük takip etmesi gereken stokları muhasebe kayıtlarına göre (FIFO, LIFO vb.) tutarlı ve kolay izlenebilir hale getirmiş, maliyetlerde düşüşlere yardımcı olmuştur.  Bu yazılım sistemleri ile 3PL ve 4PL hizmet sağlayıcılarına da büyük katkılarda bulunmuştur.


3PL İLE 4PL ARASINDAKİ FARK


  Üçüncü taraf hizmet sağlayıcılar, sadece kendi hizmetlerinin kalitesine, yüksek ve düşük performanslarına göre bir ödül ceza sistemi içerisinde risk almaktadırlar.

 Ancak dördüncü taraftaki risk; servis sağlayıcının yararını eşit olarak etkileyen bir hizmettir.  Aynı orantıda, hizmet sağlayıcı, performans açısından yapılan iş ile doğrudan orantılı olan bir hizmet sunma anlayışı içerisinde çalışmaktadır.  Dolayısıyla dördüncü taraftaki risk, üçüncü taraftaki hizmet riskinden çok farklıdır.  Doğrudan iş daha iyi yapılır ve zincirin her bir halkası güçlü oldukça organizasyon daha güçlü bir şekilde sağlanmaktadır.

  Üçüncü tarafın sunduğu hizmetler, ulaşım, depolama ve stok yönetimi gibi kısa süreli faaliyetler olup sınırlı kalmaktadır.


  Dördüncü parti lojistik (4PL), bu üçüncü taraf tedarik zincirlerinin tümünü koordineli bir şekilde kullanarak zincirin performansının arttırılmasını sağlar.

  Günümüzün rekabetçi ortamında müşterilerine en iyi hizmeti sunmaya alışan firmalar, 3PL şirketlerinin hizmet kalitesi olarak çözüm ortaklığı sunmaktadır.  Gelişmiş bir aşama olan 4PL şirketleri, tedarik zincirinde birden fazla kişiye aynı anda hizmet verebilmek için bir adım daha ileri giderek tedarik zincirinin performansını arttırmayı amaçlamaktadır.

  Üçüncü parti lojistik genellikle belirli bir işlevi, b,r şirketin malzemesinin yönetimini veya bir ürünün tamamını veya bir kısmını başka bir şirkete dağıtmayı amaçlar.

  Üçüncü parti lojistik de 3PL olarak bilinir.  Bir sağlayıcıyı 3PL olarak nasıl sınıflandıracağımıza dair temel bir açıklama olsa da, 3PL'lerin hepsinin aynı hizmeti sunamayacağına ve iş modellerine göre uygun bir hizmet sunduğuna dikkat edilmelidir.  Başka bir tanım ise üçüncü parti lojistik, geleneksel olarak bir organizasyonda gerçekleştirilen lojistik faaliyetlerinin dış kaynak kullanımıdır.  Üçüncü taraf olarak yürütülen bu faaliyetler, süreçteki tüm faaliyetleri ve seçilmiş belirli faaliyetleri kapsayabilir.

  3PL ve 4PL servis sağlayıcıların uzmanlaştıkları konuları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.

* Entegre operasyonlar,
* Depolama hizmetleri,
* Nakliye hizmetleri,
* Çapraz yerleştirme,
* Envanter yönetimi,
* Paketleme,
* Forwarding hizmetleri,

4PL servis sağlayıcılar da aşağıdaki konular üzerinde uzmanlaşmaktadırlar.

* Satın alma,
* Depolama hizmetleri,
* Dağıtım,
* Süreç yönetimi,

3PL LOJİSTİK


  Geçmiş yıllarda tipik bir şirket, satın alma, depolama, satış, dağıtım ve satış sonrası hizmete kadar her şeyi kendi bilgi ve tecrübesi ile belirli ölçülerde yönetmeye çalışıyordu.  Bugün itibariyle büyük organizasyonlar bu faaliyetleri daha iyi yönetebilir hale geldiler.  Çünkü bu fonksiyonları sistematik olarak işleyen ölçek ekonomilerini kazanmaya başladılar.  Ancak, iş dünyasında rekabet gücü organizasyonlar arasında, pazarlama, üretim, insan kaynakları ve şu andaki lojistik ile başlayan tüm maliyetleri kapsayarak yaşanmaktadır.  Organizasyonları hızlı, güçlü ve verimli olan firmalar rekabetçi konumuna geçtiklerinden dolayı dış kaynak kullanımını tercih etmeye başladılar.

  Uluslararası rekabet gücüne sahip olmak için, işletmeler dünya pazarının herhangi bir kesiminden gelen talebe verimli ve yüksek kaliteli bir cevap verebilen dünya çapında stratejik ağları kurmaları gerekmektedir.  Bu tür faaliyetlerin etkin ve bütünleşik bir organizasyonu genellikle küresel lojistik veya tedarik zinciri yönetimi (SCM) olarak adlandırılır ve küresel rekabet gücünün çekirdeği haline gelmektedir.

  Lojistik, son zamanlarda bile lojistik sektörünün gelişmesinin, yen karlar elde etmenin ve rekabet avantajını korumasının ana kaynağı olduğu son sınır olarak adlandırılıyor.   Ayrıca, lojistik sisteminin şirketin genel yönetiminde dar boğazlara neden olduğu birkaç örnek bulunmaktadır.  Toplam maliyeti düşürme ve müşterilere sağlanan hizmetlerin kalitesini artırma potansiyeli, bu dar boğazların ortadan kaldırılmasıyla aşılabilir.

  Ayrıca, sosyal açıdan bakıldığında verimli bir lojistik sistemi, tıkalı yolların açılmasına ve çevre kirliliğinin azaltılmasına yardımcı olarak, makro ekonomik verimliliğin artmasında da etkili olmaktadır.  Son yıllarda  lojistik sistemlerini geliştirmek için bazı yenilikler hayata geçirilmiştir.  Bu yenilikler, lojistik süreçlerini bireysel olarak tamamen iyileştirmeye yönelik yeniliklere geniş açıdan sahip olmaktadır.

  Birincisi, verimli aktarma özelliğine sahip yeni intermodal terminaller, ITS (Akıllı Taşıma Sistemleri) ve GPS (Küresel Konumlandırma Sistemleri) ile kamyon güzergah planlaması gibi yenilikçi yazılımları ve donanımları içermektedir.  Bu parçalı yenilikler, sadece problemleri iyileştirmek için kullanıldığında her bir parça için tam yeteneklerine göre geliştirilebilir.  İş sürecini bir sistem olarak kontrol etmek ve sistem yönetimi yeniliklerini de geliştirmek gerekmektedir.  İnsanların dikkatini çeken yenilikler arasında Tedarik Zinciri Yönetimi (SCM) ve Üçüncü Parti Lojistik (3PL) de yer almaktadır.

  3PL ve çok oyunculu lojistik işbirliğinin temel ilke ve fonksiyonları arasında, işletmelerin ürünlerini müşterilerine ulaştırma ihtiyacına karşılık, nakliye firmalarından nakliye hizmetleri almasından kaynaklanmaktadır.  Temel olarak, 3PL, nakliye ve lojistik faaliyetlerinin, gönderici ve nakliye dahil olmak üzere birden fazla faaliyet dış kaynaklıdır.

  Aynı yerde alış ve satış yapan çoğu küçük işletme 1PL'dir.  İşletme coğrafi olarak genişledikçe, üreticinin lojistik sınırı uzar, 2PL servis sağlayıcısı genellikle bir kamyon şirketi veya bir depo operatörü gibi bir emtia kapasitesi sağlayıcısıdır, 2PL tedarik zincirindeki tek veya az sayıda fonksiyon için hizmet sağlar.  Düşük getiri, yüksek seviyede varlık yoğunluğu olduğu için düşük giriş engelleriyle karşı karşıyadırlar.  Tek duraklı çözümler için artan talep ile birçok lojistik kapasitesini bünyesine ekleyerek ve operasyonlarını birbirleri ile etkileşim haline getirerek birçok 2PL, ,PL'ye dönüşmüştür.

  3PL, nakliye veya kontrat lojistiğinde işletmeleri kapsayacak şekilde sıkça kullanılan daha geniş bir terimdir.  Bir müşterinin tedarik zinciri lojistiği faaliyetlerinin tümünü veya büyük bir kısmını yerine getirerek, katma değeri en düşük maliyetle farklılaştırılmış bir taşıma hizmetine karşı; bilgi, tecrübe ve teknolojiye dayanarak faaliyet gösterir.  3PL yüksek getiri ile varlık ışığı olma eğilimindedir.

  3PL ile birlikte 4PL sağlayıcısı, temel olarak, üreticinin lojistik dış kaynak kullanım gereksinimleri için bir lojistik entegratörü veya tek noktadan bir iletişim kaynağıdır.  Çeşitli 2PL ve 3PL sağlayıcılar ile sözleşme yapmakla, bir utan diğer uca çözümleri birleştirerek yönetmekten sorumludurlar.  4PL tedarikçisi, tedarik zinciri ile ilgili güçlü genel bakış ve güçlü lojistik ile bilişim teknolojileri yeteneklerini kullanarak üreticiye yüksek katma değerli danışmanlık hizmetleri de sunabilmektedirler.

    Çoğu 2PL şirketi, yüksek getiri için 3PL olmak amacıyla çaba göstermektedirler.  3PL'ler stratejik merkezlerde kilit dağıtım merkezleri veya acil ihtiyaçları karşılayacak küçük bir kamyon filosu gibi bazı varlıklara sahipken, 2PL'lerin ihtiyaç duydukları kapasitelerin çoğunu dışarıdan temin edebilmektedirler.  Bu nedenle, 3PL'ler lojistik çözümlere odaklanır ve kapasite sağlayıcılarından elde edilen varlıkların en uygun kombinasyonunu ararlar.  Dahası, 3PL'lerin kendi hizmetlerine daha fala entegre olması, müşterinin operasyonuna daha yatkın bir hale gelerek, müşteri açısından tercih sebebi olmaktadırlar.

  Müşteriye çözüm sunarak yakın ilişkiler içerisinde olan 3PL sağlayıcısının bir tedarikçiden daha fazla ilgili olmasıyla 3PL'leri, müşteriler açısından vazgeçilmez kılmaktadır  Bir müşteri 3PL sağlayıcısını, 2PL'ye değiştirmek konusunda isteksizdir.  3PL'nin hizmetleri bazen 4PL'ler ile örtüşür.  4PL segmenti daha karlıdır, çünkü bu şirketler danışmanlık ücretleri talep etmektedir.  Hali hazırda, 3PL şirketleri kendilerini müşterilerine daha iyi hizmet sunmak ve müşteri memnuniyetini daha yüksek düzeyde sağlamak için 4PL şirketlerine dönüştürmeye çalışmaktadırlar.  3PL'nin 4PL servis sağlayıcısı olmak istemesi, planlama, bilgi teknolojisi entegrasyonu, ulaşım planlaması, siğariş takibi, lojistik danışmanlığı, uygulama çözümü gibi katma değerli hizmet sağlamasıyla müşteri açısından vazgeçilmez hale gelmesi ile yüksek hizmet kazancını da beraberinde getirmesi, 4PL'ye gelişmesi sebepleri içerisinde yer almaktadır.

LOJİSTİĞİN TEMEL FAALİYET ALANLARI


  Lojistik bölümü işletmenin bütün faaliyetleri ile iç içe olmaktadır ve her bir süreç doğru yönetildiği sürece işletmenin rakiplerine göre hem maliyet avantajı sağlayacaktır hem de müşterinin memnuniyetini en üst düzeyde tutacaktır.  Kısaca lojistik iş süreçleri aşağıdaki gibidir.

a. Sipariş Alma

  Müşteriden gelen siparişi zamanında sisteme işleme ve üretim planlama departmanı ile paylaşılması, ileride oluşabilecek aksaklıkları önleyecektir.

b. Talep planlaması

  Siparişi alınan her bir ürünün planlama departmanı tarafından, stokta bulunan ham madde ve üretim sırasında bulunan müşterilerin taleplerine göre planlanması, müşteriye doğru ürünü zamanında teslim edilmesi için zaman kazandıracaktır.

c. Taşıma

  İster ham maddenin yurt içinden ya da yurt dışından temin edilmesi olsun, isterse bitmiş ürünlerin müşterilere tam zamanında ve eksiksiz olarak teslim edilmesi olsun, her türlü nakliye işlemi taşıma faaliyetleri içerisinde yer almaktadır.

d. Gümrükleme

  Önemli konulardan bir tanesi de gümrükleme faaliyetidir.  İşletmelerin tecrübeli gümrük komisyoncuları ile birlikte ilgili ürünlerin ithalatının ya da ihracatının yapılması, işletmeler için büyük önem arz etmektedir.  Ayrıca devlet tarafından işletmelere sunulan bazı kolaylıklar için de işletmelerin yeterlilikleri olması durumunda alabilecekleri kolaylaştırıcı belgeler de gümrükleme işlemlerinin hızlandırılmasına yardımcı olacaktır.  Bu belgelerin neler olduğu ve ne şekilde başvuru yapılıp alınması konusunda tecrübeli çalışanlar ile gümrük komisyoncularının ilgili konulardan haberdar olmaları gerekmektedir.

e. Depolama

  Ham madde, yarı mamul, yardımcı malzeme ve işletmeler için gerekli olan diğer malzemelerin hasarsız bir şekilde kullanıma hazır olarak bulundurulması için depolama faaliyetlerinin yerine getirilmesi gerekmektedir.  Ham maddelerin son kullanım tarihlerine göre depolanması, bitmiş ürünlerin müşterilerin taleplerine göre sıralanarak muhafaza edilmesi, özel ürünler için gerektiğinde iklimlendirilmiş alanların oluşturulması depolamanın gereksinimleri arasında yer almaktadır.  Ayrıca depolama faaliyetlerini yürütebilmek için kullanılması gereken ekipmanların, örneğin forklift, transpalet, istifleyiciler vb. doğru seçilmesi gerekmektedir.

 f. Paketleme

 Ham madde, yarı mamul, mamul ve nihai ürünlerin özelliklerine göre paketlemenin yapılması gerekmektedir.  Cam üreten bir firmanın kullanacağı paketleme şekli ile kimyasal ürün üreten bir firmanın kullanacağı paketleme şekilleri birbirinden farklı olacaktır.  Ayrıca  paketleme yapılırken, ürünlerin sevkıyat esnasında TIR, kamyon, konteyner vb. gibi araçlara yüklenip yüklenemeyeceği de göz önünde bulundurulmalıdır.

 g. Sigortalama

  Alıcının ve satıcının sorumluluklarının nerede başlayıp nerede bittiğini belirlemek son derece önemlidir.  Üründe oluşabilecek bir hasar durumunda hangi tarafın sorumluluğu üstleneceği ve oluşan hasar karşılık gelen tutarın hangi taraf tarafından tanzim edileceğim önem arz etmektedir.  Bu nedenle de özellikle satın alma ve satış esnasında yapılan anlaşmanın açık ve anlaşılır koşullar altında yapılması gerekir  Teslim şekilleri içerisinde (Incoterm 2010) alıcının ve satıcının sorumluluklarının nerede başlayıp nerede bittiğini açık ve net bir şekilde belirtilmiştir.
 


26 Şubat 2019 Salı

TEDARİK ZİNCİRİ VE SATIN ALMA



  Satın alma işlevi tedarik zinciri yönetiminde stratejik olarak vazgeçilmez bir role sahiptir.  Tedarik zinciri yönetiminin, tedarikçinin tedarik sonu ile aradaki etkileşimini sonlandırmaktadır.  Klasik satın alma tanımı, doğru kalitedeki, doğru materyalleri ve / veya hizmetleri, doğru kaynaktan elde etmek doğru fiyata doğru yere ulaştırmaktır.

  Satın alma yönetimi, tanım gereği, tedarik zinciri yönetimi stratejilerini destekler ve uygular.  Tedarik zinciri yönetiminin teslimat silahlarından biri veya belki de en önemlisidir.  Müşteri siparişlerini uygun bir maliyetle karşılamak için gereksinimleri ise zaman, kalite ve malzeme olarak tanımlanmaktadır.

  Optimum maliyet, kalite ve ürünlerin hızlı bir şekilde tedarik edilmesi satın alma için temel gereksinimlerdendir.  Satın alma stratejileri; şirket stratejileri ile satın alma stratejilerinin uyumlu hale getirilmesi, tedarikçi performanslarının sürekli olarak izlenmesiyle stratejik ortaklıkların kurulması, tedarikçilerle kurulan entegre sistemler ile çoklu satıcı entegre bilgilerin elde edilmesi ve depoda altyapıların oluşturulmasıdır.

  Geleneksel olarak tedarikçi değerlendirmesine yaklaşım bir firma içinde var ise, satın almada fiyat, kalite ve teslimat üzerinde odaklanmaktadır.  Bu faktörler hala en çok kullanılanlardır, ancak bazı firmalar bunları sektörle ilgili diğer faktörlerle de desteklemeye başlamıştır.  Bu, satın alma firmasının en uygun tedarikçiyi seçme yeteneğini geliştirmektedir.

  Diğer önemli faktörler ise iletişim ve sürekli iyileştirme çabalarıdır.  Şirketler ayrıca, tedarikçilerin değerlendirilmesi ve korunması için resmi bir yönteme sahip olmanın faydaları konusundaki anlayışını desteklemektedirler.

  Tedarik zinciri yönetiminin doğru ve etkin bir şekilde yönetilebilmesi için, satın alma yönetiminin aynı kalite ve doğrulukla gerçekleştirilmesi gerekmektedir  Satın alma yönetimi, şirketin finansal yönetimini, envanter yönetimini, üretimini doğrudan etkilediği için tüm birimlerle etkileşime girmelidir.

  Kısaca " parasını verdik aldık" şeklinde olmamalıdır.  Satın alma stratejilerinin geliştirilmesi gerekmektedir.  Yeri geldiğinde tedarikçiler ile belli bir hacme ulaşıldığında alınması gereken indirim (rebate), yeri geldiğinde finans departmanının gücünü kullanarak toplu alım ya da ödeme şekillerindeki farklı yollar ile şirkete katkı sağlayarak yönetilen bir süreç olmalıdır.  Satın alma departmanını sadece malzeme alışı olarak düşünmemek gerekir, hizmet alımı da satın alma faaliyeti olarak düşünülebilir.  Örneğin, iç nakliye hizmetinin alınması, gümrük komisyoncusu ile ithalat ya da ihracat işlemlerinin yürütülmesi ya da bilgi teknolojileri sisteminin şirket istek ve ihtiyaçlarına uygun olarak tedarik edilmesi de satın alma faaliyeti olarak adlandırılmaktadır.